Tanoğlu: “Erzincan’ın İftiraya Değil, Birlik ve Beraberliğe İhtiyacı Var”

Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Tanoğlu, Meclis Başkanı Mehmet Ali Aksu ve Yönetim Kurulu Üyeleri, Erzincan’da faaliyet gösteren gazete, radyo, televizyon ve haber sitelerinin temsilcileriyle bir araya geldi.

Tanoğlu açıklmasında, “Bu basın toplantısını yapmamak için çok mücadele verdim. İlimiz, büyüklük bakımından çok büyük bir il değil. Türkiye ölçeğinde küçük bir il. Konum itibarıyla da Doğu’da olduğu için sanayisi istenilen şekilde büyümüyor. Nitekim Erzincan’da yaşayan insanların da birbirini suçlaması, dedikodu yapması ve olmayanları oldu diye kamuoyunu meşgul etmemesi için şahsıma ve Başkanı bulunduğum kuruma ait ithamlara cevap vermemek için mücadele ettim. En son benimle bir alakası olmayan bir itham yüzünden şahsım suçlandığı için bu toplantıyı yapma gereği duydum.

Öncelikle kendimi sizlere tanıtayım. Belki hepiniz beni tanımıyor olabilirsiniz. İsmim Ahmet Tanoğlu. 1959 Erzincan doğumluyum. İlk, orta ve lise eğitimimi Erzincan’da tamamladım. 1976 yılında ticarete başladım. 48 yıldır ticaretle uğraşıyorum. 1992-2007 yılları arasında Erzincan’la birlikte İstanbul’da da ticaret yaptım. İstanbul’da yaptığım ticarette de Türkiye’de ilk üç firmanın içerisinde yer aldım. Bunları niye anlatıyorum? Yapmış olduğum işlerin kapasitesi hakkında bilginiz olsun diye. Erzincan’da yaptıklarım ortada. Özel sektörde en çok personel çalıştıran birinci şirket plaketi aldım. Şu an 100 kişiden fazla bordrolu personelim var. Yapmış olduğum yatırımlardan ötürü de yaklaşık 300 kişiye dolaylı olarak iş imkânı sağlıyorum.

Bu zaman zarfında haksızlığa uğramadım mı? Uğradım. Şikâyet edemez miydim? Çok rahat edebilirdim. 12 yıl Erzincan’da yerel televizyonum ve yerel gazetem vardı. 4 yıl boyunca mahkemelik olduğum insanlar için de bir gün haber konusu yapmadım. Daha doğrusu hayatımda hiç şikâyet dilekçesi yazmadım. Bunları niye anlatıyorum? Hiç hak etmediğim ithamlarla karşı karşıya geldim. Bugüne kadar da devletimin yasakladığı hiçbir işe bulaşmadım. Ne yaptıysam kanunlara ve kurallara uyarak yaptım. Benim felsefem, vatanıma ve devletime faydalı bir birey olarak hayatımı devam ettirmek. İnsan doğar, büyür. Allah’ın verdiği ömrü yaşadıktan sonra da ölür. Yalnız bazı insanlar vardır ki öldükten sonra esamesi okunmaz, bazı insanlar da vardır ki iz bırakarak ölürler. Ben kendimi öldükten sonra iz bırakarak gitmek isteyen biri olarak görüyorum. Onun için elimden geleni yapıyorum. Şehrime, vatanıma, devletime faydalı olmak için gayret gösteriyorum.

Toplum içinde beni seven de olur, sevmeyen de. Yalnız hiç kimse benim dürüstlüğüme laf söyleyemez. Çünkü bugüne kadar hiç kimseye hile yapmadım. Hep dürüst oldum. Bundan sonra da hayatımı böyle sürdüreceğim, kimsenin şüphesi olmasın. Gelelim şahsıma yapılan ithamlara. Bilindiği üzere Erzincan’da 4 adet beton santrali var. Bunlardan 1 tanesi de aile şirketi olarak bize ait.

Bu santralle ilgili bilgi vereyim. Santralimiz Erzincan’daki resmi kurumlardan iznini almış, herhangi bir eksiği olmayan, TSE standartlarına uygun üretim yapan ve sürekli denetlenen bir santraldir. Ayrıca Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından her gün denetlenmeye hazır olarak üretim yapmaktadır. Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’nün bugüne kadar yaptığı tüm kontrollerde kalite standartlarının üstünde çıkmıştır. İlave olarak, Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından yapılan yeni binanın betonunu da bize ait olan beton santrali dökmüştür. Gelelim dere kumu diye kötülenen kuma. Erzincan’da şu ana kadar dökülen betonların %90’ı bu dere kumu ile yapılmaktadır. Bunların analizleri yapılıyor, mukavemet testleri yapılıyor, su emme oranları yapılıyor. Ayrıca dökülen betonların tamamı numuneleri alınarak Çevre Şehircilik Bakanlığı tarafından kontrol ediliyor. Bunlarda bir eksiklik olsa müsaade edilmez. Ayrıca bu dere kumunu da biz özel idareden, yaklaşık 10 kurumdan görüş alarak ihale ile kiralıyoruz. İhale bedelini ödedikten sonra da yıllık yaklaşık iki milyon civarında devlet hakkı olarak bedel ödüyoruz. Onun için bu ithamların hiçbir haklı yanı yoktur. Gelelim bir sonraki ithama. Eski valilerle oyun oynamışım, onun için bana kimse dokunamazmış. Bu konuda kendimle gurur duyuyorum. Sebebi şu ki ben öyle bir profil çizmişim ki devletin valisi “Ben Erzincan’da kiminle çalışırsam bana herhangi bir zararı dokunmaz, suiistimal yapmaz” demiş. Çok şükür bu itimatı vermişim. Ayrıyeten sokakta da, ofiste de, halkın içinde de samimiyeti suiistimal etmedik. Devletin valisi de insandır, bunu böyle görmek lazım.

Gelelim bir başka ithama. Başkanı olduğum kuruma. Ticaret ve Sanayi Odası’na bugüne kadar bir kuruş düşük faizli kredi gelmedi. Hatta bırakın düşük faizli bir krediyi, pahalı bir kredi bile gelmedi. Çünkü Ticaret ve Sanayi Odalarının kredi kullandırma gibi bir mevzuatları bulunmamakta. Sadece TOBB ve banka genel müdürlüklerinin anlaşmalarının akabinde üyeleri rahatlatmak amacıyla Nefes kredisi adı altında üyelere kredi imkanı tanınmıştı. T.O.B.B. ile yapılan anlaşma gereği pandemi döneminde kasadaki paranın %25’i kadarını devletin anlaştığı bankalara 18 ay vadeli yatırarak karşılığında nefes kredisi diye kişi başına 200.000 TL kredi verilmesi için Erzincan Ticaret ve Sanayi Odası olarak kasadaki paranın %95’ini bloke olarak yatırdık. Bunun karşılığında da yaklaşık piyasaya 30 milyon lira para sürüldü. Ticaret ve Sanayi Odası yönetimi olarak da hiç nefes kredisi kullanmadık. Erzurum bizim 3 katı büyüklüğümüzde olmasına rağmen onlar da 30 milyon lira ile piyasayı rahatlattı, biz de onlar kadar piyasayı rahatlattık. Ayrıyeten 5 yıllık başkanlığım döneminde hiç kimseyi icraya vermedik. Bir iki firma sahibinin de vefat etmesi durumunda aidat borçları silinemediğinden, borçlarını şahsım tarafından ödeyerek kişileri rahatlattık. Ticaret ve Sanayi Odası başkanlığım döneminde meclis üyesi arkadaşlarımla ilk toplantıda, hepimizin durumu iyi, buradan alacağımız harcırahlara ve huzur haklarına ihtiyacımız yok diyerek feragatlarımızı imzaladık. Hiçbirimiz bugüne kadar tek kuruş almadık. Ayrıca başkan olarak şahsım, bugüne kadar Ticaret ve Sanayi Odası hesabından bir adet çiçek bile göndermedim, bir adet çikolata bile göndermedim, bir litre benzin hesabı ödetmedim, bir adet uçak bileti, bir adet otel faturası bile ödetmedim. Ayrıyeten Ramazan’da verilen iftar yemeklerini şahsım olarak kendim verdim. Ticaret ve Sanayi Odası’ndan talep edilen nakdi destekleri de şahsım olarak ben karşıladım. Çünkü Ticaret ve Sanayi Odası’nın ne böyle bir parası var ne de böyle bir bütçesi var. Anlaşılacağı üzere Odamıza sadece toplantılarda içtiğimiz çay haricinde bir masrafımız olmadı.

Gelelim Odamız hizmet binasının müteahhitliğini yapmışım, oradan kar elde etmişim konusuna. Odamızın müteahhidi belli, D. Mühendislik. Biz ne yapmışız, anlatayım. Bir yerden menfaat sağlamak için kişinin niyetinin bozuk ve göz önünde de bir para olması gerekir. Ne var ki bu yapılan binada Ticaret Odası’nın bir kuruşu yoktur. Yani anlayacağınız, gerçekten yok. Çünkü başkanlığa geldiğimde kasasında iki milyon parası vardı. Ne yaptık? Proje durumunda olan Düve üretim Merkezi projesi vardı, bunu hayata geçirmek için gayret gösterdik. Türkiye’de 81 il içinde 8 il başardı, bir tanesi de Erzincan. Buraya o tarihte ödenen para 2.750.000 TL. Ödedik, para bitti. Gelelim binanın yapımına. Önce arsa olması lazım. Valiliğe müracaat ederek bilim sanat okulunun yerini talep ettik. Valilikten gelen cevap bize 3 okul yaparsanız arsayı size verebiliriz oldu. Ticaret Odası olarak protokole bağlayıp 3 okulu başlattık ve parasız 3 okulu yaptık, arsayı aldık.

Daha sonra özel idarenin bir arsası vardı, onu %55 özel idareye vererek kat karşılığı protokol yaptık. Sonuç olarak şahsımın fedakarlığı, Ticaret Odamızın yönetimindeki arkadaşlarımızın fedakarlığı, Erzincan’daki esnaf arkadaşlarımızın fedakarlığı karşısında şehrimize yakışır bir binayı şehrimize kazandırdık. Bu konuda yapım aşamasında Erzincan Belediyesi, Erzincan Valiliğine de teşekkür ederim. Herkes imkanları ölçüsünde yardımcı oldu. Odamızın yıllık bütçesi kanuni ödemelerimizi ödedikten sonra yaklaşık 1 milyon iken şu an 6 milyon kira geliri olan, yaklaşık 250 milyon lira değerinde gayrimenkulü olan bir Odamız var. Türkiye’de örneğinin olmadığı, olacağının da mümkün olmayacağına inanıyorum. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği toplantısında Başkan Rifat Hisarcıklıoğlu’nun yaklaşık 30 il Ticaret Odaları Başkanları içerisinde şahsımı örnek göstererek teşekkür etmiştir. Ayrıca Ticaret Odası olarak Süt İşleme Tesisi projesini de hayat geçirerek Erzincan’a kazandırdık. Projeyi de Tarım Kredi Kooperatifine devrederek günlük 70.000 litreyle Erzincan’ın süt işlemesini gerçekleştirmektedir. Daha öncesinde süt fazla olduğu zaman başka illere göndermek zorundaydık. Şimdi ise fazla olan süt yine Erzincan’da işlenerek ekonomiye kazandırılıyor.

Gelelim Organize Sanayi Bölgesi’ne. Organize Sanayi Bölgemizin Başkanı Erzincan Valimiz Sayın Doç.Dr. Hamza Aydoğdu’dur. Ticaret Odası Başkanı olarak benim görevim Başkan Vekilliğidir. Daha önceki valiler de şu an ki valimiz de, organize sanayi bölgesini daha iyi nasıl geliştiririz onun hesabını yapmışlardır. Şahsım olarak görevimiz, üzerimize düşen ne görev varsa, onu yerine getirmektir. Daha önce görev yapmış olan valilerimiz de Bursa ve İstanbul’a ziyaretler gerçekleştirerek Erzincan’a yatırımcı getirebilmek için girişimlerde bulundular. Karşılığını da aldık. 5 yıl önce çalışan kişi sayımız 700 iken şu an 3.000 kişi çalışmakta. 5 yıl önce doluluk oranımız yüzde 40 iken, şu an yüzde 75. Ticaret Odamızı kötülemek için Valimize eleştiri getirdiler. Sayın Valimiz daha iyisini nasıl yaparız gayretindeyken bir de yatırımcılara engel olduğunu söylediler.

Gelelim sera meselesine.

Erzincan’da Valilik tarafından proje üretildi. Ticaret Odası olarak da bizim katkı sunmamız istendi. Biz de katkı sunmak amacıyla insanları bir araya nasıl getirebiliriz diye yönetim ve meclis olarak toplantı yaptık. Her meclis üyesinin de 1 hisse olarak girmesini istedik. Bir araya getirmek için de 5 adet şirket kurarak ihaleye girdik. 2 şirketimiz ihaleyi alabildi. Şu an itibariyle 24 dönüm sera alanı kiralamış olduk. 34 meclis üyemiz birden şirkete ortak oldukları an kişi başına 1 dönüm yer bile kalmıyor. Burada bırakın rant elde etmeyi, fedakarlık yapmış olduk.

Sonuç olarak, bu şehrin dedikodu ve iftiraya değil birlik ve beraberliğe ihtiyacı var diyor saygılar sunuyorum.” dedi.